Ana Menü
Köşe Yazıları
Sayac



İstatistikler Yükleniyor ..!

Ziyaretçi Defteri


Sadece Site Üyelerimiz Deftere Yazabilir. Lütfen Üye Girişi Yapınız.


DEFTERE YAZILANLAR

korkmaz ahmetoğlu usanmaz (ümraniye) - 29.12.2013

hakın rahmetine kavuşan halil yılmaz dayımıza allahtan rahmer butun akrabaların başı sağolsun mekanı cenet olsun


Yalcin Usanmaz (Viyana) - 25.12.2013

Hakkın rahmetine kavuşan saygı değer büyüğmüz Mehemt POLAT`a Allah`tan rahmet, bütün POLAT Ailesine bassağlığı dilerim. Mekanı Cennet olsun.


yuksel kaya (trabzon) - 24.12.2013

) 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kananun İlgi Kanunlar, genelgeler ve karar uyarınca ilimizde mera, yaylak, kışlak ve umuma ait çayır ve otlakıyelerde aşırı ve düzensiz otlatmayı, işgal ve tecavüzleri ve yaylalarda düzensiz yapılaşmayı önlemek üzere 2013 yılında ilimiz genelinde mera, yaylak, kışlak ve umuma ait çayır ve otlakiyeler aşağıdaki esaslar doğrultusunda kullanılacaktır. 1) Mera, yaylak ve kışlaklardan faydalanmak için, şahsın; mera kanunun 22 inci maddesi gereği mera, yaylak ve kışlağın bulunduğu yerleşim yerinde en az 6 (altı) aydan beri ikamet ediyor olması, hayvanlarının ise 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu kapsamında yayımlanmış Yönetmenlikler, Tebliğler, Talimatlar doğrultusunda Hayvan Sevk Raporu veya Menşei Şahadetnamesinde şahsın üstüne kayıtlı olması gerekir. Aksi takdirde şahıs ve üzerine kayıtlı hayvanlar göçer konumda olacağından, mera, yaylak ve kışlağın bulunduğu yerleşim yerindeki otlatma hakkından faydalanamaz.2) İlimizdeki mera, yaylak, kışlak, umuma ait çayır ve otlakıyelerin otlatma periyodundaki kaba yem üretimleri, mevcut hayvanların otlatma periyodu dönemindeki kaba yem ihtiyacını karşılamadığından ve 4342 sayılı Mera Kanunu kapsamında tespit, tahdit, tescil ve tahsis çalışmaları henüz tamamlanmadığından 2012 yılında ilimizde mera, yaylak, kışlak, umuma ait çayır ve otlakıyelerin İl dışından gelen göçerlere (sürü sahiplerine) kiralama işlemi yapılmayacaktır.3) Mera, yaylak, kışlak, umuma ait çayır ve otlakıyelerin erken ilkbaharda ve geç sonbaharda otlatma, düzensiz ve aşırı otlatma sonucu oluşabilecek tahribatın önüne geçerek otlatma kapasitesi ve verimliliklerinin artırılması, sürdürülebilirliliklerinin sağlanması, kaliteli kaba yem üretiminin artırılması için 2013 yılında İlimizdeki mera, yaylak, kışlak, umuma ait çayır ve otlakıyelerde aşağıdaki plan doğrultusunda otlatma yapılacaktır. Kışlık kaba yem ihtiyacını karşılamak üzere biçilerek değerlendirilen yerler biçim öncesi otlatılmayacaktır bu kanun 2013 yayinlamiş olmaktan 4081/1 kanun malari ve yerlerin korumasi aman yayladaki insanlarimiz deKanuna göre, amaç dışı kullanılmak suretiyle vasıfları bozulan mera, yaylak ve kışlakları tekrar eski konumuna getirmek amacıyla yapılan veya yapılacak olan masraflar, bozulmaya neden olanlardan tahsil edilecek. yani yayla değişik amacla kulanirsa vs herkese selamlar


yüksel kaya (trabzon) - 24.12.2013

Bu acılı gününüzde acınızı paylaşı mehmet polat abimize Allahtan rahmet, kederli Ailesine sabırlar diliyoruz. kaya ailesinin adina ..


Yönetim Kurulu (İstanbul) - 24.12.2013

Değerli Köylümüz, Merhum İsmail Çavuş`un oğlu Mehmet POLAT ebedi istirahatgahına kavuşmuştur. Kendisine Allah`dan rahmet kederli ailesine dost ve akrabalarına başsağlığı dileriz.


Seçkin YILMAZ (İSTANBUL) - 24.12.2013

Mehmet POLAT abemize Allahtan rahmet yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletirim.Mekanı cennet olsun.


Mustafa AYDIN (kocaeli-gebze) - 23.12.2013

Herkese merhabalar. Değerli dostlar derneğe üye olduğumdan bu yana bir üye olarak üzerime düşen sorumluluklarımı yerine getirmişim en azından getirmeye çalışmış birisiyim. Aidat ödemesi olsun, öğrenci bursu olsun yada herhangi bir konuda bağış olsun en önemlisi fikir paylaşımı konusunda imkanlarım doğrultusundan yapmışım. Sadece burada değil farklı sivil toplum örgütlerinde de benzer çalışmalarım var. Toplumsal sorumluluğum bilincindeydim. Bir sosyal yada siyasi yapılanmada üyenin sorumluluğu olduğu kadar yönetim kademesininde sorumluluğu vardır. En azından yönetim ve üye ilişkisininde yazılı yada sözlü bir hukuğu olmalıdır. Aynı şekilde bir toplumsal ahlak anlayışı olmalıdır. İnsan farklı düşünebilir bu farklılıklarında medeni ve karşılıklı saygı çerçevesinde konuşulup tartışılması gayet normaldir. Medeni bir şekilde konuşup tartışmak birbirini anlamaya çalışmak farklılıkları geliştirmekle birlikte eksik yada yanlışlarıylada yüzleştirerek doğruyu bulamaya teşvik olur. Dolayısıyla her yönüyle bir kazanım mevcuttur. İşim ve mesleğim gereği bilim ve teknolojiye yabancı olmayan birisi olarak diyebilirim ki bilim birbirine tahammül edebilen zıtlıkların çatışmasıyla doğmuştur ve bütün insanlığın hizmetine sunulmuştur. Toplumsal yapılanmalarda farklılıklara tahammül etmek kadar karşı taraftaki insanında hakkına saygı göstermek gerekir. Hal böyleyken sırf iktidar partisinin hepimizin vergisini emeğini nasıl kendileri arasında paylaşıldığını, bu kadar arsızca bu kadar adaletsizce bu kadar ahlaksızca harcandığını bir kabine şebekesi arasında nasıl paylaşıldığını ABD HİZMETKARI na pay verilmeyince nasılda düğmeye basıldığını anlatmaya çalıştığım 22.12.2013 tarihinde yazdığım için yazım yayınlanmıyor ve nezaketen de olsa yayınlanmamasının bir nedeni gösterilmemesinin ne ahlakla ne saygıyla bağdaşır bir yanı yoktur. Hangi yazıları yayınlayacağınızın kararını kendi aranızda kararlaştırmış olabilirsiniz ancak biz bilmiyoruz eğer böyle bir kararınız var ise bu kararınızı da burada belirtmek durumundasınız ki bizde ona göre yazalım yada ona göre size tavsiyelerde veya önerilerde bulunalım. Bakın yazılan her yazıda mail adresi isteniyor.Normalde yayınlamadığınız bir yazıya verilen mail adresine hangi yönetim kurulu kararına göre yayınlamadığınızı bir satır yazıyla cevaplamak hem sorumluluğunuz hemde nezaket kurallarının bir gereğidir. Yoksa hiçbir gerekçe göstermeden yayınlamamak yada silmek ne göreviniz nede haddinizdir. Bu tavır ve tutumların bilinçaltında ya bir ukalalık vardır(ki buda bir altyapı gerektirir) yada tartışma gerektiriyorsa tartışacak kapasitenizin olmadığını gösterir. Bende ilgilenirken yayınlamadığım 3 yada 4 tane yazı olmuştu bu yazıları diğer arkadaşlarla paylaşıp yayınlanmamaya karar verdiğimizde yayınlanmayışının sebebini 1-2 satır yazıyla karşı tarafa bildiriyordum. Olması gerekende buydu.Sevgi ve saygılarımla.


Mustafa AYDIN (gebze) - 21.12.2013

Herkese merhabalar.Hepimizi çok yakından ilgilendiren bazı konular hakkında 20.12.2013 tarihinde buraya yazdığım yazı hiç bir gerekçe gösterilmeden yayınlanmamıştir. Yazdığım yazıyı kaydetmedigim için özetini ve yönetime olan tepkimi forum kisminda yazıyoru ve bu sorumsuz davranışlarından dolayida yönetimi kınıyorum.


ismail akçora (kadıköy-İst.) - 21.12.2013

Mezra ne demektir? Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğüne göre mezra kelimesi kökeni Arapça’dır ve “Ekime elverişli, ekilecek tarla veya yer, ekenek” anlamına gelir. Mezra, ayrıca “Kırsalda birkaç evden oluşan en küçük yerleşim birimi” anlamında da kullanılır. Mezralar nasıl adlandırılır? Her mezra kır kesimindeki köyler gibi hususi bir isme sahiptir. Mezra adlarında dikkati çeken en önemli özellik bazılarının "bey tarlası", "eğri pınar", "karaca kuyu", "ulu dere", "yalnız ağaç" örneklerinde olduğu gibi birleşik bir isimle belirtilmiş olmasıdır. Birleşik isimler içinde yer alan "hisar", "viran" ve "Ören" gibi kelimeler bu mezranın daha çok terkedilmiş bir kale veya köy yeri olduğuna işaret eder. Ancak burada mezra olarak geçen yerin terkedilmiş kale yahut köyün asıl yeri değil oranın etrafında ziraat yapılan topraklar olduğu açıktır. Bunun dışında pek çok mezra. doğrudan doğruya o mezranın ilk sahiplerinin veya o bölgeyi ilk ziraata açan kimselerin adlarıyla bilinirdi. Bazıları da bulunduğu yerin tabii özelliğini yansıtan adlar taşırdı. Bir kısmı ise artık yarı göçebe yahut yarı yerleşik bir hayat yaşayan ve az da olsa kışlak mahallerine yakın yerlerde tarımla uğraşan konar göçer grupların adlarıyla anılırdı. Osmanlı tahrir kayıtlarında genellikle mezranın ortaya çıkışı terkedilmiş köy yerlerine bağlanır. Bu durum mezrala-rın doğuşunda savaşlar, karışıklıklar, salgın hastalıklar ve vergi toplanması esnasındaki anlaşmazlıklar gibi sebeplerle geçici veya sürekli olarak terkedilmiş köy yerlerini ön plana çıkarır. Bunun yanında XVİ. yüzyıl boyunca Osmanlı Devleti`nde nüfusun hızla artması, bu sebeple yeni ziraat alanlarına ihtiyaç duyulması bu tip toprak parçalarının artmasına zemin hazırlamıştır. Bu gibi yerler tekrar ziraata açıldığında ekim yapanlara hüccetle tapu vergisi karşılığı verilmekteydi. Anadolu’da mezra yerleşimi nasıldı? Osmanlı döneminde Anadolu`daki mezra sayısı giderek artış gösterdi. 916`da Lârende (Karaman) kazasında kırk yedi mezra mevcutken bu sayı 948`de (1541) yetmiş beşe çıkmıştk Aynı şekilde Çemişkezek sancağında XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde az sayıda mezra varken 948`de (1541)135 mezra bulunuyordu. Osmanlı devrinde mezra sayısında bir artış olmasına rağmen bu artış özellikle Anadolu`da çeşitli kaza ve san-caklardaki köy sayısının çok altında kalıyordu. Nitekim 906`da (1500-1501) Lârende kazasında 165 köye karşılık kırk yedi mezra, 937`de (1530-31) Kütahya sancağında 1252 köye karşılık 307 mezra ve Ankara sancağında 741 köye karşılık 339 mezra vardı. Ancak bu sayı dağlık bölgelerde daha farklı bir seyir göstermekteydi. 1005`te (1597) Safed sancağında 610 mezraya karşılık 282 köy mevcuttu. Anlaşıldığı kadarıyla bu durum bölgenin dağlık olmasından ve buna paralel olarak ekim alanlarının küçük parçalar haline gelmesinden doğmaktaydı. Mezralar bir tarım alanı olduğu için genelde çevrede yer alan köyler tarafından ekilmekteydi. Dolayısıyla bunların önemli bir kısmı bir köye bağlı olarak kaydedilirdi. Bundan başka bazı mezralar yakın bulundukları köy veya köyler dikkate alınarak (der-kurb-i karye, der-nezd-i karye, dermâbeyn-i karye gibi) zikredilirdi. Bir kısım mezralar ise hangi köye bağlı olduğu belirtilmeksizin sadece adlarıyla kaydedilebilirdi. Bazı mezralar birkaç köyün ahalisi tarafından kullanılabilirdi. Buna karşılık bir köy halkının birden fazla mezrada ziraat yaptığı da vâki idi. Herhangi bir Köye bağlı olduğu belirtilmeyen mezraiann ise daha ziyade çevre köylerin uzağında yer aldığı ve dışarıdan gelenler yahut konar göçerler tarafından ekildiği anlaşılmaktadır. Bir ekim alanı olarak mezralar aynı zamanda bir vergi ünitesi olduğundan tahrir defterlerine kaydedilirdi. Tahrir yapılırken bazı mezraların büyüklükleri ve sınırlan da verilirdi. Bu büyüklükler muhtemelen tahrir eminlerinin tercihine veya o bölgede kullanılan ölçü birimine göre bazan "çiftlik", bazan da "dönüm" olarak yazılmıştır. Mezranın büyüklükleri bölgenin toprak verim durumu ve coğrafî özelliğine göre bir değişim göstermiş olmalıdır. XVI. yüzyılda Hamîd sancağında mezranın büyüklüğü bir iki çiftlik ile on-on beş çiftlik arasında değişmekteydi. Mezraların bu büyüklüğünün "çiftlik", "zemin" ve "kıt`a" gibi adlar altında kullanılan toprak parçalarından daha geniş olduğu söylenebilir. Mezralarda yetiştirilen tarım ürünlerinden alınan vergiler tahrir defterlerinde "hâsıl" adı altında kaydedilirdi. Bazı mezraların hâsılı orada ziraat yapan köyün vergi hâsılatı içinde yazılırdı. Bu durum, hem köy ahalisinin mezrada ziraat yapmasından hem de muhtemelen mezranın o köye çok yakın olmasından ileri geliyordu. Hâsıl çok defa toplam bir rakam halinde verilirdi. Bunun yanında bazı mezralarda toplam hâsılın hangi ürünlerden meydana geldiği kalem kalem belirtilirdi. Mezralarda genelde tarıma dayalı ürünler yanında nâdir de olsa bazan "bağ, âsiyâb" (değirmen) gibi vergi kalemlerine de rastlanır. Hatta çok yaygın olmamakla beraber bazı mezralarda "ganem" (ağnam) vergisinin görünmesi oralarda hayvancılığın yapıldığının bir işaretidir. 3194 sayılı İmar Kanunu’na göre mezrada konut yapmak için ruhsat aranır mı? Ruhsata tabi olmayan yapılar ve uyacakları esaslar MADDE 27- (Bu maddenin 1, 2 ve 3. fıkraları Anayasa Mahkemesinin 11.12.1986 tarih ve 1986/29 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.) Belediye ve mücavir alanlar dışında köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli oturanların köy yerleşik alanları ve civarında ve mezralarda yaptıracağı konut, hayvancılık veya tarımsal amaçlı yapılar için inşaat ve iskan ruhsatı aranmaz. Ancak yapının fen ve sağlık kurallarına uygun olması ve muhtarlıktan izin alınması gerekir. Doğal Sit Alanlarındaki Köy Yerleşik Alanlarında, Civarında ve Mezralarda Yapılacak Yapılara İlişkin Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonu İlke Kararı nedir? 20 Haziran 2012 ÇARŞAMBA Resmî Gazete Sayı : 28329 İLKE KARARI Çevre ve Şehircilik Bakanlığından: Toplantı No. ve Tarihi : 8-22/5/2012 Toplantı Yeri Karar No. ve Tarihi : 16-22/5/2012 ANKARA DOĞAL SİT ALANLARINDAKİ KÖY YERLEŞİK ALANLARINDA, CİVARINDA VE MEZRALARDA YAPILACAK YAPILARA İLİŞKİN TABİAT VARLIKLARINI KORUMA MERKEZ KOMİSYONU İLKE KARARI Doğal sit alanlarındaki yapılaşma koşulları dikkate alınarak; köy yerleşik alanlarında, civarında ve mezralarda koruma amaçlı imar planı hazırlanıncaya kadar ihtiyaçları karşılayacak eğitim, sağlık, güvenlik tesisi, ibadet yeri, köy konağı ile bakkal, manav, berber, köy fırını, köy kahvesi, köy lokantası, tanıtım ve teşhir büfeleri ve köy halkı tarafından kurulan ve işletilen kooperatiflerin işletme binası gibi hizmete yönelik yapıların, ilgili TVK Bölge Komisyonu tarafından belirlenen ya da belirlenecek geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma kararları doğrultusunda hazırlanan uygulama projelerinin uygun görülmesi şartı ile yapılabileceğine, karar verildi.Her iki yazıda bilgilendirme amacıyla alıntıdır bana aıt değilerdir.Bilgilerinize.İsmail akçora kadıköy


ismail akçora (kadıköy-İst.) - 21.12.2013

Aşağıdakı yazı bilgilendirme amaçlıdır zamanı geldiğinde düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım.MERA & 1)GENEL OLARAK ARAZİ KANUNUNDA MER’ALAR Arazi Kanununda muhtelif maddelerde mer’alardan bahsedilse de mer’anın tüm ve etraflı bir tarifi yapılmamıştır. Arazi Kunununda mer’aya ait hükümler incelendiğinde mer’anın en önemli vasfı terk ve tahsis edilmiş olması hususudur. Bu kanununa göre bir yerin mer’a olabilmesi için birinci unsur; yetkili makamca verilmiş yazılı bir tahsis işleminin gerekliliğidir. Yetkili makamın yapacağı terk ve tahsis işlemi bir veya daha fazla köy veya kasaba halkı için yapılmış olmalıdır. Tahsisin kasaba ve halkı lehine yapılmış olması gerekir. Tahsis işlemi mer’a vasfı için tek başına yeterli değildir. Bir yerin mer’a sayılabilmesi için ikinci unsur; o yerin sırf hayvanların otlatılması için tahsis ve terk edilmiş olmasıdır. Bu surette tahsis edilen yerin kesin surette mer’a olması icap etmez. Yaylak ve kışlak olabilir. Yaylak ve kışlaktan farklı olarak mer’a hayvanın barınması için değil sırf otlanması ve yayılması için tahsis kılınmış olduğundan mer’alar üzerinde ağıl ve mandıra gibi inşaat yapılamaz. & 2)4342 SAYILI MER’A KANUNUNDA MER’A Mer’a, yaylak ve kışlaklarla ilgili olarak geniş yasal düzenleme getiren 1757 sayılı kanunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra bu husustaki yasal boşluğun doldurulması amacıyla hazırlanan Mer’a Kanunu TBMM Genel Kurulunda kabul edilip Resmi Gazetenin 28.02.1998 tarih ve 23272 sayılı nüshasında yayınlanmıştır. a)Kanunun Amacı Daha önce çeşitli kanunlarla tahsis edilmiş veya kadimden beri kullanılmakta olan Mer’a, yaylak, kışlak, otlak ve çayırların; -tespiti, -tahdidi ile -köy veya belediye tüzel kişilikleri, şahıs tahsislerinin yapılmasını, -belirlenecek kurallara uygun şekilde kullandırılmasını, -bakım ve ıslahının yapılarak verimliliklerinin artırılması, sürdürülmesini, -kullanımlarının sürekli olarak denetlenmesini, -korunmasını, -gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesini sağlamaktır Mer’a Kanunu şu yerleri kapsamaktadır; -Mer’a , -Yalak, -Kışlak, -Umuma ait çayır ve otlak alanları Umuma ait olmayıp özel kişilere ait olan otlak ve çayır alanları kanun kapsamı dışındadır. b)Mer’a Yaylak Ve Kışlakların Tesbiti, Tahdit Ve Tahsis İşlemleri 4342 sayılı kanunla mer’a yaylak ve kışlakların tesbit tahdit ve tahsisinin Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca yapılacağı hükme bağlanmıştır. Aynı hükümle bu işlemlerin yapılması amacıyla komisyonlar ve teknik ekiplerin oluşturulacağı hükme bağlanmıştır.Komisyonlar il düzeyinde ve valilik onayıyla oluşturulur.Vali yardımcısı komisyon başkanıdır. 3402 Kadastro Kanunu uyarınca proğrama alınan yerler, çalışmaların başlamasından en az 4 ay önce, Tapu Ve Kadastro Genel Müdürlüğünce Tarım Ve Köy İşleri Bakanlığına bildirilir. Bu süre içinde mer’a(yaylak ve kışlak) tesbiti, tahdidi ve tahsis işlemleri yapılmadığı taktirde bu işlemler Kadastro komisyonlarınca gerçekleştirilir. İlgili köylerin muhtarları ve belediye başkanları, ilgili orman teşkilat müdürlükleri, tapu sicil müdürlüğü ve ilgili diğer kuruluşlar mer’a yaylak ve kışlak olarak tesbit edilecek yerlere ilişkin bilgi ve belge örneklerini en kısa sürede komisyona vermekle yükümlüdürler. Teknik ekipler ise tespit, harita yapma, yer gösterme çalışmaları yapmakla görevlendirilir. Teknik ekiplerce, yapılan çalışmaların sonuçları komisyonca ilgili köy ve belediyelerin ilan yerlerinde 30 gün süre ile askıda kalır. Sonuçlara karşı askı ilanı süresi içerisinde komisyona itiraz edilebilir. Komisyon yapılan itirazları 60 gün içinde karara bağlar. Komisyon kararlarına karşı 30 günlük askı ilan süresi ve tebligatı gerektiren hallerde tebliğden itibaren 30 günlük süre içinde asliye hukuk mahkemesine, kadastro yapılan yerler ile kadastro çalışma alanı dışında kalan yerlerde kadastro mahkemesine dava açılabilir. Mer’a yaylak ve kışlak olarak tespit, tahdit ve tahsis edilen yerler Tapu Sicil Müdürlüğünce sicile kaydedilir. -Tahsis İşlemleri Bu başlık altında Mer’a Kanunu gereğince hangi yerlerin ve kimler adına mer’a yaylak ve kışlak olarak tahsis edileceği, tahsis için hangi hususların göz önünde bulundurulacağı, tahsis kararının kim tarafından ve nasıl verileceği,tahsis kararını tebliği ve itirazın nasıl yapılacağı ,tahsis amacının ve kararının ne şekilde değiştirileceği incelenecektir. *Adına Mer’a Tahsis Edilebilecek Tüzelkişiler: Ancak köy veya belediyeler adına mer’a tahsis edilebilir. Mahallelerin tüzelkişiliği olmadığından adına mer’a tahsis edilemeyeceği gibi özel idare adına da tahsis edilemeyecektir. Mer’a köy veya belediyeler adına münferiden veya müştereken yararlanmak üzere tahsis edilebilir. *Tahsis İçin İhtiyaç Tespitinde Göz Önünde Tutulacak Hususlar Mer’a Kanunun gereğince oluşturulan komisyonlar, mer’a yaylak ve kışlak olarak tahsis yapılmadan önce bölgenin; -ekonomik durumunu, -iklim özelliklerini, -toprak işleme esaslarını , -arazi kullanma şekillerini , -kullanma kabiliyet sınıflarını, Dikkate alarak mevcut mer’a ile bu amaçla kullanılabilecek diğer alanları, sulama ve geçit yerlerini tesbit eder ve haritaları üzerinde belirler.Mer’a ihtiyacının belirlenmesinde bu alanların karakterleri,otlama kapasitesi,bitkisel ve hayvansal gelişmeleri,otlatılacak hayvan miktarı dikkate alınır. *Mer’a Olarak Tahsis Edilecek Yerler Yukarıda belirtilen esaslara doğrultusunda belirlenen ihtiyaca göre şu yerler mer’a olarak köylere veya belediyelere münferiden veya müştereken tahsis edilebilir; -Kadimden beri mer’a olarak kullanılan yerler ile aynı amaçla kullanılmak üzere köy veya belediyelere terk veya tahsis edilen yerler. -Devletin hüküm veya tasarrufu veya hazinenin mülkiyetinde bulunan arazilerden etüt sonucu mer’a olarak yararlanılabileceği anlaşılan yerler, -Mer’a olarak kullanılmak amacıyla kamulaştırılacak yerler , -Tapu kayıtlarında mer’a olarak görülen ve halen işgal edilen yerler. Mer’a amacıyla tahsis edilebilecek yerlerdir. Komisyonca, belirlenen ihtiyacı karşılayacak miktarda mer’a ve bununla ilgili sulama ve geçit yerleri olarak tesbit edilen alanlar halkın ortak yararlanmaları amacıyla o köy veya belediye tüzel kişiliği adına tahsis edilmesine karar verilir.Tahsis kararı o yer köy muhtarlığına,belediye başkanlığına,defterdarlık veya mal müdürlüğüne,ilgili orman müdürlüğüne ,Tarım Reform Teşkilatına tebliğ edilir.Bu konuda tutanak ve haritalar 30 gün askıda tutulur. *Tahsis Kararına İtiraz Ve Kesinleşmesi Komisyonlarca verilen tahsis kararlarına karşı 30 günlük askı ilan süresi ve tebliğden itibaren 30 günlük süre içinde -Kadastro yapılmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesine, -Kadastro yapılan yerlerde veya kadastro çalışma alanı dışında kalan yerlerde ise Kadastro Mahkemesine dava açılabilir. 30 günlük sürede haklarında dava açılmayan tahsis kararları kesinleşir ve Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderilerek özel sicile kaydedilir. Tahsis kararlarında belirtilen haklara tahsis kararının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl geçtikten sonra tesbitlerden önceki hukuki sebebe dayanılarak itiraz edilemez ve bunlara karşı dava açılamaz . *Mer’a iddiasının ispatı: 4342 sayılı yasanın yeniliklerinden birisi de mer’a yaylak ve kışlak iddiasının ispatı hususudur.Kanunun yürürlüğünden önceki dönemde bir yerin mer’a,yaylak veya kışlak olduğunun ispat edilebilmesi için ya buranın adlarına tahsis edildiği veya buraları kadimden beri kullanmaya devam edildiğinin ispat edilmesi gerekir.Kanunun 21. maddesi mer’a iddiasının ispatı hususunda özel bir hüküm getirmiş oldu.Bu hükme göre ;Mer’a Kanununa göre tahsis yapılmış olan köy veya belediyelerde mer’a alanları ile ilgili iddialar, ilgili tapu sicil müdürlüğünce tutulmuş olan özel sicillerin tanziminden sonra ,ancak bu sicildeki kayda dayanılarak ispat edilir.Bu halde “kadimlik iddiası” ileri sürülemeyecektir. Bu hüküm ancak,usulüne uygun olarak tapu sicil müdürlüğünce tutulan özel sicillerin tanziminden sonra uygulanabilecektir. *Tahsis Kararında Değişiklik Köy veya belediyelerin mer’a ihtiyaçlarındaki değişme ve gelişme göz önünde tutularak, son tahsis kararından itibaren 5 yıl geçtikten sonra, komisyonun teklifi ve valinin onayı ile tahsis kararı değiştirilebilir. Yapılan değişiklikler özel sicile işlenir. & 3)MER’ANIN HUKUKİ DURUMU Mer’a yaylak ve kışlaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır, bu yerlerin kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye aittir. Lehlerine tahsis edilen köy veya belediyenin söz konusu yerler üzerinde mülkiyet hakkı bulunmayıp buralarda oturan ahali mer’a ,yaylak ve kışlaktan istifade eder.Yargıtay’ın birçok kararında mer’aların mülkiyetinin rekabe yönünden Hazineye intifa yönünden belediye veya köy kamu tüzelkişiliğine ait olduğunu belirterek bu gibi yerler üzerinde devlete kuru mülkiyet hakkı tanımıştır. Orta malı niteliğinde olan mer’alar kamu malıdır. Devlet mer’a tahsis cihetini keyfi şekilde değiştiremez. Köye tahsis edilmiş mer’ayı başka köye kiraya veremeyeceği gibi hak sahibi köyden kira bedeli de isteyemez. Mer’alar üzerinde yapılacak hukuki ve fiili tasarruflar bakımından tabi olduğu esaslara bakacak olursak; a)Mer’alar tescil konusu olamaz Tapu kayıtları sahibine sınırlıda olsa birtakım yetkileri bahşetmekte olup mer’alarda alım satım akti gibi bir tasarrufun yapılması olanaksızdır. Mer’alar ancak tahsis konusu olup tahsis de bir tasarruf vesikası olmayıp anlaşmazlık halinde bir ispat belgesidir.Tahsis vesikasını bir sureti tahsis hangi köye yapılmışsa onlara verilir. 4342 sayılı Kanunun 10. maddesine göre mer’a olarak tespit ve tahdit edilen yerlerin haritalarının birer örneğinin ilgili Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderileceğini, Kadastro gören yerlerin düzenlenen özel sicile kaydedileceğini, birden fazla il veya ilçenin sınırları içinde kalan mer’alar idari sınırlar içerisinde kaldığı yerin Tapu Sicil Müdürlüğünde ki özel sicile kayıt edileceğini,kadastro görmeyen yerlerde tahsisi yapılan mer’alar Tapu Ve Kadastro Genel Müdürlüğünce özel sicile kayıt edilmek üzere Tapu Sicil Müdürlüklerine bildirileceğini hükme bağlamıştır. b)Mer’alar zamanaşımı ile iktisap edilemez Özel mülkiyet konusu olmama ilkesinin doğal bir sonucu olarak bir mer’anın mülkiyet hakkı kazanıldığı öne sürülerek tescili dava konusu yapılamaz. Orta malları zaten tapuda kayıtlı olsun veya olmasın kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edilemez. Yargıtay, mer’a gibi orta malları hakkında zilyetlik iddialarının mesmu olmayacağı ve iktisap zamanaşımı cereyan etmeyeceği hususunda müstekar bir içtihat yaratmıştır. c)Mer’alarda dava zamanaşımı cereyan etmez Mer’a üzerinde haksız bir fiil veya hareket öğrenildiği halde uzun zaman ses çıkarılmamış olması haksız hareketi haklı durum getirmediği gibi fiilen istifade edilmemesi mer’alık vasfını ortadan kaldırmaz. Süre aşımı işlemediği gibi hak düşürücü sürelerinde etkisi yoktur. d)Mer’alar alınıp satılamaz Mer’aların kuru mülkiyeti Devlete ait olup köy veya belde halkına ancak bunun üzerinde kullanma ve yararlanma hakkı tanınabilir. e)Mer’alar trampa edilemez f)Mer’alar bağışlanamaz g)Mer’alar imar ve ihya yoluyla kazanılamaz h)Mer’alar taksim edilemez ı)Mer’alar kural olarak kiraya verilemez Yargıtay birçok kararında köyün orta mallarından olan ve köy halkına tahsis ve terk edilen mer’aların kiraya verilemeyeceğini ancak kiraya verilen yer ihtiyaçtan fazla ise mümkün olduğunu kabul etmiştir. j)Mer’alar cebri icraya konu olamaz k)Mer’alar üzerinde şahsi hak kurulamaz l) Mer’alar kamulaştırılamaz m) Mer’alar üzerine bina yapılamaz ağaç dikilemez Mer’alar lehine tahsis edilen köy veya kasaba halkının hayvanları yayılıp otlatılmasına mahsus olup özel mülkiyete konun olamayacağından üzerine herhangi bir kimse bina yapamayacağı gibi ağaç dikemez ve bağ yetiştirilemez. Yargıtay 1.HD.24.6.1968 tarihli 4880 e.4593k numaralı bir kararında mer’a üzerinde tesisat yapılamayacağı ilkesini kesin bir biçimde uygulayarak mer’aya bitişik olan ağıldan mer’aya kapı açılmasının caiz olmadığını, kapının açılması kabul edilmesi halinde ,açılan kapıdan girip çıkan sürülerin mer’adan yararlanmasına veya mer’aya zarar vermesine göz yummak icap edeceğini,böyle bir külfetin davacıya yüklenmesi için haklı bir sebep olmadığını belirtmiştir. n)Mer’a anlaşmazlıklarında sulh olunamaz o)Mer’alar büyütülüp küçültülemez Bunlara ilaveten mer’alardan yararlanma belirli bir ücrete tabi değildir ve mer’a hangi köye tahsis edilmişse o yerde yalnız o köy halkının intifa hakkı vardır. & 4)MER’ANIN UNSURLARI 1)Bir yerin mer’a sayılabilmesi için ,o yerin mer’a vasfında olması gerekir.Başka bir anlatımla o yerlerde köy veya kasaba halkı hayvanlarının otlatıp yararlanabilmelidir. 2)Mer’a vasfı için o yerin sadece hayvan otlatmaya müsahit bir yer olması yetmez aynı zamanda yetkili makamca mer’a tahsis edilmesi yada kadimden beri mer’a olarak kullanılması gerekir. Bunun dışında her hangi bir sebeple mer’a sayılması mümkün değildir. 3) Mer’a davalarında taraflar ne tahsis belgesine ve ne de kadim yararlanmaya dayanmıyorlarsa ihtilaf zilyetlik hükümlerine göre çözülür. 4) Kuruluş tarihi belli olan köy halkı kadimden beri kullanma iddiasında bulunamaz. İddiasını tahsis belgesi gibi yazılı bir belgeyle ispat etmesi gerekmektedir. 5) Mer’a davalarında tanık ve bilirkişilerin komşu köylerden seçilmesi ve bu kişilerin taşınmaz başında dinlenmesi zorunludur. 6) Kadim yaralanma hakkında bilgisine başvurulacak kişilerin kadim yaralanmayı bilebilecek yaşta olması gerekir. 7) 6831 Sayılı Kanunun 2b uygulaması sonucu orman dışına çıkarılarak mer’a tahsis edilen yerler ile 4342 Sayılı Mer’a Kanunu gereğince tahsis edilen yerlerde mer’alık iddiası ancak yazılı bir belge ile ispat edilmesi gerekir. Söz konusu iddia tanık beyanı ile ispat edilemez. 8) Eski tahsis belgelerinden olan kaydı hakani ve divan’ı hümayun defterlerindeki kayıtların sahteliği ileri sürülemeyeceği gibi aksi de iddia edilemez. Eski kayıtların, fermanların münderecatına göre hüküm verilmesi gerekir. 9) Bir mer’anın bir köy idari sınırları içinde iken başka bir köyüm hudutları içine alınmış olması önceki köyün mevcut kullanma hakkını etkilemeyeceği gibi sınırları içerisine alınan yeni köye de bir hak bahşetmez. 10) Bir köyün kendi mer’asında diğer bir köyün yararlanmasına bir süre müsamaha etmesi asıl hak sahibi köyün kadim hakkını ortadan kaldırmadığı gibi, diğer köye de bir hak bahşetmez. 11) Özel mülkiyet konusu olan ve sahibince uzun süre ekilmemiş bir yerde köyün başlangıcı bilenen bir süreden beri hayvanlarını otlatmış olması o yeri mer’a haline getirmez. 12) Mer’a davalarında ibraz edilen fermanın sahih olup olmadığını Başbakanlık Arşivi’nden araştırılması gerekir. 13) Bunu gibi mer’a davalarında mahkemeye delil olarak ibraz olunan ilame hüccetlerin kapsamına ve geçerliliğine itiraz olması halinde bunlarında sicile kayıtlı olup olmadığı hakkında bilirkişiden mütalaa alınması gerekir. 14) Bir yerin mer’a olup olmadığı hakkında bir tahsis söz konusu ise bunu kaymakamlıktan sormak gerekir. Eğer geleneksel olarak mer’a şeklinde kullanıldığı iddia ediliyorsa ve aslının ne olduğu araştırılıyorsa, bu takdirde yararı olmayan yabancı köylerden şahit ve bilirkişi dinlemek gerekir. Ayrıca komşu taşınmazların belgelerinin uygulaması yapılarak dava konusu yerin ne olarak saptandığının belirlenmesi gerekir. 15) Mer’a davalarında kadim yararlanmanın ispatı bilirkişi sözleri ile yapılamaz. Yani tanık dinlenmeden bilirkişi sözüne dayanılarak dava kabul veya reddedilemez. 16) Kadimlik iddiasında, dinlenilen tanıklar ilgili yerin başlangıcı bilinmeyen süreden beri mer’a olarak kullanıldığını ve hak sahiplerinin kimler olduğunu beyan etmesi gerekir.İSMAİL AKÇORA KADIKÖY


 Page:25 - 26 - 27 - 28 - 29 - 30 - 31 - 32 - 33 - 34 

Üye Girişi
E-Bülten
  • BİZE ULAŞIN

  • info@samandoken.com

www.teknovizyon.net/
YukariCik